Çok kıymetli okuyucu! Öncelikle senin
ahlaklı, vicdanlı, adaletli olman benim en ufak umurumda değil, olamazda.
Ahlaklı ol, vicdanlı ol, adaletli ol falan filan diye de yazmıyorum ben bunu. Benim
bir derdim var, bir sıkıntım var ben buraya onu yazıyorum, anlayana…
Ahlak, vicdan, adalet bunların
okulu yok arkadaşlar! A şu kadar okumuş bu kadar okumuş, şu olmuş bu olmuş…
vıışş!! Böyle bir dünya yok! Diyecektim ki, tam da öyle bir dünyada olduğumu
daha şimdi bu satırları yazarken anladım. Bu şoku atlatmak için bir müddet
beklemek zorunda kaldım ve şimdi devam ediyorum. Hani bir laf vardır ya
karıncayı bile incitmez diye, merak ediyorum böyle insanlar var mı diye. Ama var
biliyorum. Mesela sadece karıncayı incitmeyen ama cümle alemin alayına giden
bir dolu insan var. “Çünkü okumuş şu olmuş bu olmuş ondan böyle olmuş” demek,
ne kadar ahlaklı?
Hani bir soru vardır ya aşk mı
para mı diye, bu soruyu değiştirsek ahlak mı para mı diye sorsak kaç kişi ahlak
der? 100 kişiye sorduk ve tebrikler en az yüzde 80 ahlak dedi bravo bravo bravo…
Ulan vicdansızlar! “Bu oranda bir ahlak yüzdesiyle mi biz bu hale geldik?” diye
sormazlar mı adama? Kimse sormadı, o da söylemedi yar… Napolyon’un bile üç kere
art arda dediği parayı elimizin kiri olarak göstererek ahlaklı olduğumuzu ispatlamaya
çalışmak vicdana sus çekmekten başka bir şey değil gibi görünüyor buradan ama
yine de siz bilirsiniz.
Geçen cuma günü namaz çıkışı,
tabi Cuma namazı olunca cami ağzına kadar dolu maşallah, bir yanda camiye
yardım toplanıyor diğer yanda çocuk ve yaşlı dilenen insanlar. Peki neden genellikle
çocuk ve yaşlılar? Çünkü vicdan! Peki veren kaç kişi? 3 kişi 5 kişi… Vay
vicdansızlar birde camiye geliyorlar! Eee ben verdim! Ulan vicdansız insanları çalışmadan
para kazanmaya teşvik ettin! Hayda… verende vicdansız vermeyende! E ne oldu
şimdi? Cevap: herkes vicdanını rahatlattı!
Vicdan rahatlatmak! Ben çok
vicdanlı bir insanım vicdanımı sık sık rahatlatırım. Çok iyi, muhteşem. Hadi
gelin vicdan rahatlatalım. Ne yapalım? Şu adam var ya, he evet, işte onu dövelim.
Hayırdır ya adam döverek mi vicdan rahatlatacağız. Öyle deme adamın çevresi illallah
etmiş herkese eziyet ediyormuş. E iyi madem, ÇAT PAT KÜT GÜM… Oh be iyi oldu
kendime geldim! Oğlum adam! Ne olmuş adama? Biraz abartmış olabilir miyiz,
ambulans mı çağırsak? Çağır çağır! Ama olaya iyi yönünden bak kardeşim. Ne iyi
yönü oğlum adam bayıldı, ya bir şey olursa? Yok be oğlum hem bak dövdük ama hem
ambulans çağırdık hem de başında bekliyoruz daha ne yapalım? Ayrıca birkaç gün
çevresine de zarar veremez, sevaba girdik oğlum sevaba… Adam öldü! Artık 20
sene dünya bir pislikten kurtuldu diye vicdanınız rahat şekilde yatarsınız
dostlar.
İşte size vicdan rahatlatmak! Biz
vicdanımızı işte tam olarak bu şekilde rahatlatıyoruz (kandırıyoruz!)! Bir
insanın bir insana karşı vicdan rahatlaması aslında tam bir vicdansızlık
olabiliyor. İşte burada adalet devreye giriyor. Bunun zaten okulu da var. Okuyunca,
iyi bir avukat, hâkim, savcı oluyorsun. Hatta bazı çok adalet okumuş iyi avukatlar
var ki hani suçlu bile olsan ceza almadan yırtıyorsunuz öyle iyi adaletli yani.
E çok okumuş çok başarılı sonuçta ne bekliyorsun adamı ipten alır valla! Merak
ediyorum %100 haklı olduğunu bilen birisi neden avukatı en iyi olsun ister ki?
zaten haklı! ya da %100 suçlu birisi neden avukatı çok iyi olsun ister ki
sonuçta suçlu?
Sonuç olarak kimse bana ahlaktan,
vicdandan ve adaletten bahsetmesin! Okumuş ahlakına sığınarak, herkesin sizden
cahil olmasının vicdan rahatlığı ile insanlara haksızlık yapamazsınız!
Böylelikle adil olmuş da sayılmazsınız! Zaten olmazsınız! Zira doğru ve yanlışı
kendinizin belirlediği ve işinize geldiğinde istediğiniz gibi değiştirdiği
dünyada neyin doğru olduğunu vicdanen söylemek imkansızdır! Ancak ve ancak
vicdanınızı rahatlatma yöntemleri ile söyleyebilirsiniz! Bunun da ne kadar
ahlaklı ve adil olduğuna siz karar verin gençler? Sonuç olarak hayat çok karip…!








